Sizin de sürekli eliniz tatlıya gidiyorsa bir şeyler atıştırmadan duramıyorsanız veya aklınıza gelen besinler yüzünden diyete motivasyonunuz azalıyorsa bu bilgiler tam size göre! :) Haydi yazıyı okumaya devam edin ve bu tatlı krizlerinin üstesinden gelin :)
1. İlk olarak bu istekleri önlemek için dikkatimizi başka noktalara dağıtmamız gerekiyor. Sürekli tatlı düşünmek, elimizdeki tatlı bitmeden bir sonraki hakkında kafa yormak insanı sürekli başka isteklere yöneltebilir. Bu istekler gün içerisinde aktif kaldığı müddetçe tatlı düşünmememiz imkansız hale gelir. Elbette ki tatlısız bir hayat söz konusu değil. Bu süreci hiç kimse başarıyla yönetemez. Ama ne kadar minimuma indirirsek sağlığımız ve ideal kilomuza yakınlığımız için o kadar iyi.

2. İkinci olarak bu kriz anlarını minimuma indirmek için ara öğün tüketimini kesinlikle alışkanlık haline getirmiş olmamız gerekiyor. Çünkü vücudumuza belirli aralıklarla enerji girdisi sağlarsak hormonlarımızın daha düzenli salınmasına yardım etmiş oluruz. Bu da gün içerisinde kan şekeri dengemiz başta olmak üzere birçok fizyolojik değerlerimizin istenen aralıkta kalmasını sağlar. Böylece daha az tatlı ihtiyacı hissederiz ve bu sayede çok daha sağlıklı tüketimler gerçekleştirebiliriz. Ara öğünlerde kuru meyve + yağlı tohumlar veya yaş meyve üzerine tarçın gibi alternatifler ile gün içerisinde şeker dengemizi sağlayabilir ve tatlıya olan bağımlılık seviyemizi azaltabiliriz.

3. Gün içerisinde çay kahve gibi alışkanlıklarımızın yüksek miktarda tekrarlanması tatlı besinleri daha çok hatırlamamıza sebep olur. Çünkü keyif kahveleri veya beş çaylarının yanında her zaman kurabiyeler, çikolatalı pastalar, sütlü tatlılar yer alır. Ancak bitki çaylarının yanında genelde bu tarz tüketimler gerçekleştirilmez. Bu da bitki çaylarını ara öğünlerimizde siyah çay veya kahve yerine tüketmemiz gerektiğini bize gösteriyor.
4. Tarçın, karanfil, muskat, kakule, zencefil, zerdeçal, pulbiber gibi baharatlar farklı tat duygularını uyararak tatlıya olan ihtiyacı farkında olmadan baskılar. Bu nedenle yemeklerde baharat kullanımı arttırılmalı ve suların bu baharatlar ile aromalandırılması sağlanmalıdır.
5. Mutluluk hormonu olan serotoninin %70’i bağırsaklardan salgılanır Bu da bağırsak sağlığının vücudumuz ve total sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. Eğer bağırsak floramız sağlıklı olursa tatlı krizlerinin azalabileceği gibi kan değerlerimiz istenen aralıkta sabitlenir. Bu da hayat kalitemizi olumlu yönde etkiler. Bu nedenle kefir, ev yoğurdu, tarhana, sebze meyve gibi posa kaynakları, baklagiller ve turşu gibi mikrobiyatamızı güçlendirecek gıdaları beslenmemizde eksik etmememiz gerekiyor.

6. Beyinde susama ve acıkma merkezleri aynı yerdedir. Bu da açlık hissinin susuzluk hissi ile karışmasına sebep olur. Canınız tatlı istediğinde ancak yememeniz gerektiğinde önce 1 bardak oda sıcaklığında su içmeyi deneyin. Eğer tatlı isteğiniz veya açlık durumunuz hala devam ediyorsa evet gerçekten aç olabilirsiniz. Bedeninizi ve fizyolojinizi tanıyın. Aslında vücudunuz sürekli uyarılar göndererek size sağlık durumunuz hakkında önemli ipuçları gönderiyor. :)
7. Vücut için yeterli saatte gerçekleştirilmeyen uyku, ertesi gün enerji düşüklüğü yaşamamıza sebep olur. Bu enerji düşüklükleri genelde tatlı isteği hissiyle karıştırılabilir. Kişiler enerjisi düşük olduğu bir güne uyandıklarında şekerlerinin düştüğünü düşünerek bu eksikliği tatlı gıdalar ile karşılamaya yeltenirler. Bu sebeple uykusuzluğun da tatlı üzerinde ne kadar etkili olduğunu herhalde söylememize gerek yoktur. Her gün 6- 8 saat arasında gerçekleştirilen uyku hem kilo verme sürecinde hem tatlı isteklerinin bastırılmasında hem de sağlıklı kalitemizin artmasında kilit rol oynuyor.
Sağlıklı günler.
Dyt. Beyza E.